T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
OSMANİYE / MERKEZ - Osmaniye Sultan Baybars Anadolu Lisesi

Haberler

Haberler

Ara

Çocuklarda ve Ergenlerde İnternet ve Oyun Bağımlılığı

Teknolojinin gelişimi ile beraber artık çoğu işlemimizi internet sayesinde halledebiliyoruz. Hem işlem kolaylığı hem de pratikliğinden dolayı interneti tercih ediyoruz. Peki çocuklarımız ne yapıyor? Çocuklar genellikle internette uzun bir zaman geçiriyor veya oyun oynuyor. Bunda kötü bir şey yok ancak ekran başında geçirilen süre arttıkça çocukların internet ve oyun bağımlısı olma olasılığı gündeme geliyor.

Ekran Süresi Nedir?

Şimdi ise çocukları internet ve oyun bağımlısı haline getiren unsurdan bahsedeceğiz: ekran süresi. Ekran süresi, en basit tanımı ile bir gün içinde ekran başında geçirilen süre anlamına geliyor. Bu tanımın içine ekranı olan her türlü elektronik cihaz da giriyor: bilgisayar, tablet, telefon vb. Kısacası sabah haberlerini izlediğinizde de, telefonunuzdaki bildirimlere göz attığınızda da ekran süreniz artış gösteriyor. Bu durumun aynısı, elbette ki çocuklar için de geçerlidir. Sabah kahvaltı yaparken izlediği çizgi film gibi akşam oyun oynadığı tablet de ekran süresine katkı sağlıyor. Gün sonunda da bu süre, toplam bir değer sunuyor. Bu sürenin, önerilen sınırları aşması ise çocukta internet ve oyun bağımlılığına dönüşerek hayatının her alanını etkisi altına alıyor.

Yaşlara Göre Çocuklarda Ekran Süreleri Nasıl Olmalıdır?

Teknolojinin gelişmesi ve neredeyse her gün yeni araçların çıkması bizi bir yandan heyecanlandırırken bir yandan da endişe içine sokuyor. Çünkü üretilen çoğu şeyin bir ekranı mevcut ve bu ekranlar, çocukta bağımlılık yapacak büyük bir etkiye sahip.

Yapılan araştırmalar ekran süresi uzadıkça çocuklardaki beyin gelişiminin yavaşladığını ve bu durumun çocuğun geleceğini olumsuz yönde etkilediğini gösteriyor. Bilim insanları, her bir çocuğun ekran süresinin yaşının 10 katı dakikaya eşit olması gerektiğini savunuyor (örneğin 6 yaşındaki bir çocuk için ekran süresi 60 dakika olacak şekilde). Ekran süresinin yanı sıra ebeveynlerin çocukların ne izlediğini de kontrol etmesi gerekiyor. Çocuğu yaşına uygun olmayan içerikler, çocukta psikolojik sorunlara neden oluyor.

Yapılan son araştırmalar ile uzmanlar, çocukların teknolojiden olumsuz etkilenmemesi adına bazı çalışmalar yürüttü ve yaşlara göre çocuklarda ekran süresinin ne olması gerektiğini ortaya koydu. Uzmanlar, bir çocuğun hangi yaşta olursa olsun günde 2 saatten fazla ekran başında kalmamasını savunsa da elimizdeki net veriler şu şekilde:

İlk 18 ay: Yasak

İlk 36 ay: Önerilmez.

3-4 yaş grubu: Günde 20 dk (sabah 10 ve öğleden sonra 10 dk olarak)

4 yaş üstü: Her yaş için günde 10 dk eklenebilir.

Yaşlara Göre Ekran ve Bilgisayar Oyunu Süreleri

Çocuğu yaşını göz önüne alarak hem ona uygun içerikler izlemesi de hem de ekran süresine bir kısıtlama konulması gerekmektedir. Tavsiye edilen ekran sürelerini şu şekilde sıralamak mümkündür:

0-3 yaş: Olabildiğince ekrandan uzak tutulmalıdır.

3-6 yaş: Günlük toplam süre 20-30 dakikayı geçmemelidir.

6-9 yaş: Günlük toplam süre 40-50 dakikayı geçmemelidir.

9-12 yaş: Günlük toplam süre 60-70 dakikayı geçmemelidir.

12 yaş üzeri: Günlük toplam süre 120 dakikayı geçmemelidir.

Yukarıda verilen sürelere ekranı olan tüm araçlar (tablet, telefon, bilgisayar ve televizyon gibi) dahildir. Ekran süresi konusunda ebeveyn de bilinçli olmalıdır. Unutulmamalıdır ki çocuğu sakinleştirmek adına izletilen her video, çocukta bağımlılığa dönüşebilir. Bunun yerine örneğin yemek yemeyi dahi oyun haline getirebilir ve böylece hem aranızdaki ilişkiyi güçlendirir hem de çocuğun teknoloji bağımlısı olmasına engel olabilirsiniz.

Çocuklarda İnternet ve Oyun Bağımlılığı Nedir?

Bağımlılık, bir kişiyi bir kez başladıktan sonra duramaz hale getiren ve olumsuz sonuçlarına rağmen devam ettirilen her türlü zevkli davranıştır. Kişi bir tolerans geliştirir ve belirli bir kullanım düzeyinde tatmin hissetmeyi bırakır ve en baştaki coşkuyu elde etmek için eylemin daha fazlasına ihtiyaç duyar. Gelişen teknoloji ile beraber aynı durum, çocuklarda görülmeye başlamıştır. Çocuklar daha fazla oyun oynamak veya interneti daha fazla kullanmak istemişlerdir. Modern oyunların hayali bir ortam yaratması, çocuklara onların oyunun bir parçası olduğunu hissetmesini sağlar. Bundan dolayı çocuk, kendini o dünyada hisseder ve oyun daha çekici bir hal alır.

İnternet ve oyun bağımlılığına psikolojik açıdan yaklaşmak da oldukça önem taşır. Sosyal becerileri zayıf, özgüveni düşük, modu düşük, kendisini yalnız hisseden, öğrenme güçlüğü veya duygudurum bozukluğu olan çocuklar ve gençler, oyunun olumsuz etkilerine karşı daha savunmasız durumdadır. Çünkü oyunlar, sosyal becerileri zayıf olan gençlerin daha güvende hissetmelerini ve sosyal fobisinin arkasına saklanmalarını sağlar.

Ekran Süresinin Fazla Olması Çocuklar Üzerindeki Nasıl Bir Etkiye Sahiptir?

Ekran başında geçirilen süre, çocuğu birçok açıdan etkiler. Çocuklar doğduktan sonra ilk 36 ayda müthiş bir gelişme gösterirler. Konuşma, yürüme, zihinsel gelişimin çok büyük bir bölümü, bu süreçte tamamlanır. Bu nedenle çocukların bu altın çağına, ekranı dahil etmemek oldukça önem taşır. 3 yaşından sonra, ekran başında geçirilen sürenin herkes için hem fiziksel hem de zihinsel zararları meydana gelmeye başlar.

  • Fiziksel etkiler

Fiziksel etkiler genellikle insan anatomisi ile ilgilidir. Bu etkiler şu şekilde sıralanabilir: Göz rahatsızlıkları, omurga rahatsızlıkları, postür bozukluğu, boyun ve bel ağrıları, fıtık, hareketsizlikten kaynaklanan obezite ve kas zayıflıkları, D vitamini eksikliği ve bağışıklık problemleri, uyku bozukluğu

  • Zihinsel etkiler

Zihinsel etkiler hem temelde psikoloji ile ilgili olan hem de fiziksel etkinin yol açtığı problemlerdir. Uyku bozukluğuna bağlı olarak zihinsel gelişim eksikliği, sinirli ruh hali, dikkat eksikliği, yetersizlik hissi, depresyon bu etkiler arasında sayılabilir. 

Hangi Faktörler Çocuklarda İnternet ve Oyun Bağımlılığına Neden Olur?

Oyun ve internet bağımlılığına ilişkin birçok tetikleyici faktör olsa da temelde bu bağımlılığa neden olan faktörler şunlardır: düşük benlik saygısı, heyecan verici deneyimler yaşamak için duyulan arzu, zaman öldürme isteği ve oyun oynayarak doyum elde etme isteği, problemler ve olumsuz duygularla başa çıkma isteği ve daha iyi skor elde etme takıntısı.

Oyun Bağımlılığı Ne Sıklıkla Gözlenir?

Yapılan araştırmalar, özellikle 14-17 yaş grubunun video/internet oyun bağımlılığı olduğunu ortaya koymuştur. Ergenlik çağındaki çocukların %1,6’sının bağımlılık kriterlerinin hepsini karşıladığı, bu çocukların  %5,1’inin ise bağımlılığı yatkın olduğu belirtilmiştir. Türkiye’de yapılan araştırmalara bakıldığında ise her 10 çocuktan birinin oyun bağımlısı olduğu ortaya konmuştur.

Çocuklarda İnternet ve Oyun Bağımlılığı Konusunda Ne Zaman Bağımlılıktan Bahsederiz?

Ödev hazırlama, ders çalışma süresi dışında internet/oyun bağımlısı olmayan bir kişinin haftalık bilgisayar kullanım süresi ortalama 5 saattir. Kişi bu saati aşarak bir haftadan bilgisayar veya ekran başında 8 saatten fazla zaman geçirdiyse bu noktada bağımlılıktan söz etmek mümkündür. 

Çocuklarda İnternet ve Oyun Bağımlılığı Başka Hangi Sorunlara Yol Açar? Hangi Sorunlarla Birlikte Gözlemlenir?

Oyun ve internet bağımlılığının hem psikolojik hem de fiziksel etkileri bulunur. Bu etkilerin başında yorgunluk, yüksek konsantrasyon nedeniyle migren ve göz ağrıları, ellerde uyuşma, karıncalanma, ağrı, kuvvetsizlik gelir. Bunun dışında yan bir etki daha vardır. Kişi, oyun oynamaya daha fazla zaman ayırabilmek için küçük sorumluluklardan kaçar. Örneğin, kişisel hijyen ve bakımı göz ardı eder. Çocuk, ilerleyen zamanlarda kendisini dış görünüşünden dolayı sorgulayarak içine kapanabilir.

Diğer tüm rahatsızlıklar gibi, internet ve oyun bağımlılığı da ciddi sonuçlara yol açar. Bağımlılık doğru şekilde ele alınmadığı takdirde daha ciddi ve uzun vadeli yan etkilere neden olabilir. Örneğin, video oyunlarına bağımlı olan biri, oyun oynamaya devam etmek için genellikle uyumak veya yemek yemekten kaçınır. Bunun kısa vadeli etkileri, açlık ve yorgunluk olarak ortaya çıksa da internet/oyun bağımlılığı uzun vadede uyku bozukluğuna veya kiloyla ilgili sağlık sorunlarına yol açabilir. Uyku bozukluğu, çocukta dikkat dağınıklığı gibi sorunların da meydana gelmesine neden olabilir.

Benzer şekilde, video oyunları oynamak için kendilerini diğer kişilerden soyutlayan çocuklar, sosyal aktivitelerden ve etkileşimler uzak durur. Bundan dolayı çocuk, ilerleyen zamanlarda kendisini yalnız hissedebilir ve bu durum, depresyona yol açabilir.

Çocuklarda İnternet ve Oyun Bağımlılığında Ailelere Öneriler

Çocukları internet veya oyundan uzaklaştırmak ne kadar zor olsa da aslında bunu başarmak mümkündür. Bir ebeveyn olarak çocuğunuzu hiçbir şekilde cezalandırmadan, onun bu bağımlılıktan kurtulmasına destek olabilirsiniz. Çocuğun internet kullanma ve oyun oynama süresini iyi bir şekilde kısıtlamalısınız. Böyle bir kısıtlama koyarken ise çocuğunuzla güvene dayalı ve destekleyici bir ilişki kurmaya çalışmanın önemini asla unutmamalısınız.

Çocuklar Telefondan Nasıl Uzaklaştırılır?

Hiçbir ebeveyn, çocuğunun internete/oyuna bağımlı olarak saatlerini ekran başında geçirmesini istemez. Birçok ebeveyn, çocuğunu bu durumdan nasıl kurtaracağını düşünse de elinden bir şey gelmeyeceğine inanır. Ancak durum pek de öyle değil. Yazımızın bu kısmında çocuğunuzu internet/oyun bağımlılığından nasıl kurtaracağınızın yöntemlerini sunuyor ve sizleri bu yöntemleri denemeye davet ediyoruz.

1- Çocuğu, açık hava aktivitelerine yönlendirin.

Çocuklarınızı internetten veya internete bağlı bir cihazdan uzak tutmanın en iyi yolu, onları bir şeylerle meşgul etmektir. Açık hava aktiviteleri sayesinde (bahçe işleri, bitkileri sulama, evcil hayvanlarla yürüyüş, parkta oyun oynama vb.) onları hem doğa ile buluşturabilir hem de ekranlardan uzak kalmalarını sağlayabilirsiniz. Böylece hem zihinsel hem de fiziksel anlamda etkin olacaklardır.

2- Çocuğu, akıllı telefonla tanıştırana kadar biraz bekleyin.

Çocuğu, küçük yaşta cep telefonu ile tanıştırırsanız, erkenden ekran bağımlısı haline gelebilir. Bir süre bekleyin. Çocuğun huzursuz olduğu zamanlarda onu başka şeylerle oyalayın.

3- Birlikte yaratıcı çalışmalar yapın.

Cep telefonu çocukları zihinsel olarak zayıflatır ve performansın düşmesine neden olur. Ebeveynler, başlangıçta cep telefonunu tanıtmadan, resim yapmak, yüzmek, çizim yapmak, bahçıvanlık yapmak, hikayeler oluşturmak, hikaye kitapları ve denemeler okumak, farklı iç ve dış mekan oyunları oynamak gibi yaratıcılıklara çocuklarını dahil etmelidir. Çocuğu, yaratıcı etkinliklere dahil ederseniz, ekrandan uzak durmasını sağlayabilir aynı zamanda zihinsel gelişimleri için katkı sağlarsınız.

4- Aile ile geçirilen vakitte telefona bakmayın.

Cep telefonu çocuğunuzu antisosyal hale getirdiği ve iletişimde zayıflattığı için, çocuğunuzu aile zamanlarında cep telefonu veya başka herhangi bir dijital cihaz kullanmamaya teşvik etmelisiniz. Ailenizle kaliteli zaman geçirmek istiyorsanız Instagram’da fotoğraf beğenmek, oyun oynamak, sohbet etmek vs. yerine interneti kapatın ve aileniz ile kaliteli vakit geçirin.

5- Çocuğunuzla kaliteli vakit geçirin.

Çocuklar ebeveynleri ile ne kadar çok zaman geçirirlerse, iletişim becerileri o kadar gelişir ve daha fazla bilgi sahibi olurlar. Her çocuğun ilk öğretmeni anne babasıdır. Çocuklarınızla kaliteli zaman geçirebildiğiniz zaman ebeveynlik üretken hale gelir. Çocuğunuzla iç ve dış mekan oyunları oynayabilir, bahçeye veya parka gitmesini sağlayabilir, hafta sonları onu parka götürebilir ve onunla iletişim kurabilirsiniz.

6- Eğlenceli etkinlikler planlayın.

Çocuğunuzun ekranı unutması için dikkatini dağıtmak adına aile içinde eğlenceli etkinlikler düzenleyebilirsiniz. Arkadaşlarını evde toplayarak onlara ev içi oyunlar oynamalarını, yemek pişirmelerini vb. yaptırabilir ve kendilerini eğlendirmelerine izin verebilirsiniz. Ayrıca çocuklarınızı spor yapmaya, çizim yapmaya, resim yapmaya, kitap okumaya vb. teşvik ederek üretken olmalarını sağlayabilirsiniz. Bu aktiviteler onları meşgul eder ve ekran akıllarının ucuna bile gelmez.. Ayrıca, cep telefonlarını kullanma konusunda kavga etmemek için yatmadan önce onlara hikayeler anlatabilirsiniz.

Ara

OSMANİYE SULTAN BAYBARS ANADOLU LİSESİ 2023-2024 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 1.DÖNEM 2.YAZILI PROGRAMI

Ara

Çocukların ve yetişkinlerin düzenli olarak tüketmesi gereken balık, bağışıklık sistemini koruyor, çocukların zeka gelişimine katkı sağlıyor, kemikleri güçlendiriyor, hücreleri onarıyor ve depresyonun zararlı etkilerini yok ediyor. Sofların vazgeçilmez besini olan balığın faydaları türüne göre değişkenlik gösteriyor. Çok çabuk bozulabilen balığı tüketirken, bazı kurallara uymak gerekiyor. 

Balık nasıl bir besin kaynağıdır?

Mükemmel bir protein kaynağı olan balığın besin değerleri, türüne göre değişmektedir. Balıkta ortalama 100 gram başına yaklaşık 19,5 gram protein bulunmaktadır. İnsan vücudunun ne kadar proteine ihtiyacı olduğu kişiden kişiye değişmektedir. Vücut ağırlığı ve yaş gibi çeşitli faktörlere bağlı olan protein, büyümeden vücudun yeniden inşasına kadar birçok süreçte rol oynamaktadır. Besin proteini, kasların inşa edilmesi ile kemik ve kas kütlesinin sağlıklı kalması için gereklidir. Kemiklerin normal büyümesi ve gelişmesi için gerekli olan proteini, çocukların da yeterli miktarda tüketmesi sağlık açısından önemlidir.

Balığın türüne göre içerdiği besin değerleri ve bileşimler farklıdır. Polar morina veya somon balığı gibi balıklarda bol miktarda omega-3 bulunur ve vücudumuz için gerekli bir yağ asitlerini barındırır. İnsan vücudu bunları üretemediği için besinlerle birlikte alınması gerekmektedir.

Balık; selenyum, iyot ve D vitamini açısından da zengin bir besin kaynağıdır. Selenyum, bağışıklık sistemini güçlendirirken, tiroid fonksiyonunu da korumaya yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda selenyum sağlıklı saçlar ve tırnaklar için gerekli besin kaynağıdır. 

Son yıllarda D vitamini eksikliği tüm dünyada ve Avrupa’da araştırılan bir konudur. D vitamini, kas fonksiyonunu, bağışıklık sistemini, kemikleri ve dişleri korumak için gereklidir. Somon balığı lezzetli ve iyi bir D vitamini kaynağıdır.

Dört tarafı denizlerle çevrili Türkiye’de çipura, levrek, hamsi, barbunya, torik (büyük palamut), kalkan, sardalya (hamsinin bir türü),  uskumru, mercan, lüfer (mavi levrek), palamut ve somon türleri ya avlanmakta ya da yetiştirilmektedir.

Balık yemenin faydaları nelerdir? Balıkta hangi besin değerleri var?

İnsan vücudu için gerekli olan en az 13 vitamin tanımlanmaktadır. Dokulardaki dağılımı düzensiz olmakla birlikte bunların büyük bir bölümü balıklarda bulunmaktadır. Vitamin miktarı balık türüne göre değişmektedir. Suda çözünen B ve C vitaminlerinin su ürünlerinde bulunma miktarı, karasal hayvanlarda bulunan miktarla hemen hemen aynıdır. Ancak balıklarda yağda çözünen A, D, E ve K vitaminleri genellikle daha fazladır.

İnsan vücudu ağırlığının yaklaşık % 4’ünü oluşturan mineraller, büyüme ve sağlık için gerekli olan maddelerdir. Kalsiyum, fosfor, sodyum, potasyum, magnezyum, iyot, demir, bakır, flor, kobalt ve çinko su ürünlerinin büyük bir bölümünde olan önemli minerallerdir. Bazı su ürünlerinin 100 gramında 15-200 miligram arasında değişen kalsiyum, 100-400 miligram arasında fosfor bulunmaktadır.

100 gramında ortalama 60 miligram sodyum miktarı ile balık, sodyum diyeti yapanlara tavsiye edilmektedir.

Kalp atışlarının düzenlenmesi, sinir transmisyonu, kas kasılması, karbonhidrat ve protein metabolizmasında katalizör rolü oynayan potasyum, 100 gram balık etinde 250-500 miligram arasında bulunmaktadır.  Yine balık eti, enzim sisteminde katalizör rolü olan magnezyum bakımından iyi bir kaynaktır.

Uygun ve doğru saklama koşullarına sahip balıklar tüketilmelidir. 

·        Balık tezgahındaki taze balıklar kesinlikle buzda bekletilmelidir. Çünkü balık çok kolay bozulabilen bir besin kaynağıdır.

·        Özellikle donmuş balıklar satın alındıktan sonra hızlı bir şekilde eve getirildikten sonra buzdolabına konulmalıdır. 1-2 saat içinde yenecekse dondurucuya konulmamalıdır.

·        Balıklar buzdolabında her zaman ısıtılmamış diğer yiyeceklerden ayrı olarak saklanmalıdır. En azından kapalı kaplarda muhafaza edilmelidir.

·        Dondurulmuş balıklar da yine buzdolabında kapalı bir kapta çözdürülmelidir. Bu işlemi yapmak mikroorganizmaların çoğalmasını önlemektedir.

Balık ne zaman tüketilmeli?

Balıklar yumurtlama zamanı boyunca çoğalmaktadır. Dünyada sadece yumurtlama zamanının dışında balıkların avlanması yasalarla düzenlenmiştir. Ayrıca balıkların neslinin tükenmemesi için avlanma konusunda dünyada uluslararası anlaşmalar yapılmıştır.

Zaten yumurtlama döneminde balıkların besin değeri düşüktür. Bu süre zarfında balıklar çok az beslenir ya da hiç yemez. Birçok tür enerjilerini göç için kullanır. Özellikle uskumru gibi yüksek yağlı balıklar, yumurtlama mevsimi boyunca yağ oranlarının üçte birini kaybeder. Bunun için yumurtlama mevsiminde tüm dünyada dondurulmuş balık tüketimi artmaktadır.

Balık yağı yararlı mı?

Balığın içeriğinde bulunan omega-3 yağ asitleri; görme, kavrama ve motor becerilerini geliştirerek çocuklar üzerinde faydalı bir etkiye sahiptir. Ne yazık ki, bazı diyet programlarında omega-3 kaynağı çok azdır. Bu nedenle folik asit, demir ve D vitamini eksikliği konusunda gebelere ve çocuklara saflaştırılmış balık yağı takviyeleri önerilmektedir.

 

Omega-3 yağ asitleri çocukların beyin, sinir sistemi ve gözlerinin gelişimi için önemlidir. Epidemiyolojik çalışmalarda, iki omega-3 yağ asidi olan EPA ve DHA içeren yağlı balık tüketen hamile kadınlar ve bebekleri ile büyüme çağında olan çocukların bilişsel gelişimini iyileştirdiği belirlenmiştir. Omega-3 yağ asitleri aynı zamanda gözleri, beyni ve zekayı desteklemektedir. DHA, en faydalı etkileri olan omega-3 yağ asididir. Omega-3 yağ asitleri çeşitli yollarla sağlanmaktadır. Çeşitli enzim süreçleri yardımıyla ALA (alfa-linolenik asit), EPA ve DHA’ya dönüşür. İnsan vücudundaki hücre zarı ve bir dizi farklı enzim süreci bu iki omega-3 yağ asidine bağlıdır. Beyin büyük miktarda EPA ve DHA içerir ve bunlar öğrenme, hafıza ve görme için çok önemlidir. DHA, en uzun zincire sahip olan omega-3 yağ asididir. DHA ayrıca beyindeki kan akışına yardımcı olur ve beyin dokusunu bakteri ile toksinlerden korumak için kan-beyin bariyerini kapalı tutmaya yardımcı olur. İnsan vücudundaki en yüksek DHA konsantrasyonu retinadadır. DHA burada beynin görme keskinliği için ön koşul olan ışık sinyallerini almasını sağlayan süreçleri destekler. EPA özellikle bağışıklık savunması ve iltihaplanmanın önlenmesi için önemlidir. Birçok insan ALA’yı aktif formlarına (EPA ve DHA) dönüştürmekte zorluk çeker. Etkili dönüşüm yalnızca yüzde bire kadar olabilir. Bu nedenle omega-3 yağ asitleri ile ilgili çalışmaların çoğu yağlı balıklar veya balık yağı takviyeleri ile yapılmaktadır.

 

Öte yandan, ALA esas olarak keten tohumu yağı, kolza yağı, ceviz ve chia tohumlarında bulunmaktadır. EPA ve DHA esas olarak uskumru, somon, ringa balığı, hamsi, sardalya, yılan balığı, saithe, gökkuşağı alabalığı, morina karaciğeri ve yağı gibi balıklarda bulunur. Beyin büyük miktarda EPA ve DHA içerir.

 

Balık yağını kimler tüketmeli?

 

Balık yağındaki temel omega-3 yağ asitleri, hücreleri genç ve esnek tutar, hareket halindeyken zihinsel performansı artırır. Konsantre olmakta güçlük çeken hiperaktif çocukların düzenli balık yağı tüketmesi önerilir. Prensip olarak, balık yağı herkes için uygundur. Hamilelik sırasında omega-3 takviyesi alınmasının gebeliğin son aylarında, özellikle bebeğin retina ve sinir hücrelerinin gelişimini sağladığı belirlenmiştir.

 

Doğum sonrası testlerde ise doğum öncesi alınan yüksek bir DHA seviyesinin, çocuğun bilişsel ve motor becerilerinin yanı sıra görme keskinliği üzerinde olumlu sonuçları olduğu ortaya çıkmıştır.  Ayrıca hamilelik sırasında balık yağı kapsülleri ile tedavi gören astım hastalığı olan çocukların sayısının azaldığına dair kanıtlarda bulunmaktadır. Balık yağı kilolu insanlar için de faydalıdır. Bunun nedeni, aşırı kilolu, orta yaşlı ve yaşlı erişkinlerde iltihabı azalttığı belirlenmiştir. Ayrıca omega-3 takviyesi depresyona girenler için yardımcı olabilmektedir. Gerekli doz ve tedavi süresi, hastanın temel omega-3 yağ asidi seviyelerine bağlıdır.

 

Balığı gebeler tüketmeli mi?

 

Balık yağında çokça bulunan omega-3 yağ asitleri, beyin ve sinir hücreleri için önemli yapı taşlarıdır. Bebeğin optimal gelişimini desteklemek için sadece hamilelik sırasında değil aynı zamanda emzirme döneminde de balık yağı vazgeçilmez bir besin kaynağıdır. Araştırmalarda omega-3 yağ asitlerini alan çocukların ince motor becerileri ve konsantrasyonun yanı sıra konuşma gelişiminin önemli ölçüde daha iyi olduğu gösterilmiştir.

 

·        D vitamini: D vitamini omurga sağlığı için önemlidir. Kalsiyuma ek olarak balık yağında bulunan D vitamini sağlıklı kemiklerin oluşması için önemlidir. Vücut, cildin güneş ışığına maruz kalmasıyla D vitaminini kendisi üretebildiği için balık yağının yaz ayları dışında alınması uygundur. 

 

·        Çinko: Bu eser element sayısız hücre metabolik süreçlerinde yer almaktadır. Büyüme ve bağışıklık sistemi için vazgeçilmezdir. Hamile bir kadının 4. aydan itibaren çinko ihtiyacının 1,5 kat fazla olması bebeğin gelişiminde doğrudan rol aldığının bir göstergesidir. 

 

Hamilelik sırasında, menüde düzenli olarak balık ve deniz ürünlerinin yer alması gerekmektedir. Ancak hamileyken balıkların suşi yöntemiyle çiğ yenmesi doğru değildir. Hamilelikte balıklarla ilgili altın bir kural vardır. Deniz ürünleri ve balıklar bu dönemde pişirilerek tüketilmelidir. Suşinin yanı sıra füme balık veya matje gibi yöntemlerle hazırlanan balık ve deniz ürünlerinden uzak durulmalıdır. Ton balığı veya kılıç balığı gibi dip balıklarını anne adayları tüketirken dikkat etmelidir. Besin zincirinin sonunda olan bu balıklar içeriğindeki civa gibi çevresel toksinlere sahip olabilirler.

 

Balığı çocuklar tüketmeli mi?

Çocukların haftada bir veya iki kez balık yenmesi tavsiye edilir. Balık iyi bir protein kaynağıdır. Protein içeriği çeşitler arasında farklılık gösterse de, 100 gram balıkta yaklaşık 20 gram protein vardır. Protein büyüme, bağışıklık sistemi ve tüm önemli vücut fonksiyonlarının korunması için önemlidir. Özellikle çocuklarda protein büyümeyi teşvik etmekte ve vücut gelişimine katkı sağlamaktadır. Balık çok iyi bir omega-3 kaynağıdır. Balıklardaki omega-3 oranı çeşidine göre değişir. Somon, alabalık ve saithe gibi yüksek yağlı balıklarda özellikle büyük miktarda omega-3 vardır. Omega-3 yağ asitleri önemlidir ve vücut bunları kendi üretemediğinden yiyecekler yoluyla almaktadır. Bu nedenle çocuklar ve yetişkinler için balık haftada bir veya iki kez sofrada olmalıdır.

Ara

Travmatik yaşam olayları, insan yaşamını fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan ciddi biçimde tehdit eden, güvenlik ve kontrol algısını zedeleyen, bireylerde yoğun kaygı, korku ve çaresizlik duyguları hissettiren zorlu ya da örseleyici olayları tanımlamak için kullanılır. Doğal afetler (deprem, sel, fırtına, yangın vb.), salgın hastalıklar (COVID-19 vb.), uzun süreli hastalıklar (kanser, yanık tedavileri, zorlu ameliyatlar vb.), çeşitli kaza ve yaralanmalar (nükleer kazalar, iş kazaları, trafik kazaları vb.), savaşlar, terör olayları, zorunlu göçler ve mültecilik, toplumsal şiddet olayları (soygun, silahlı saldırı, taciz, yağmalama vb.), aile içi şiddet, fiziksel, cinsel ya da duygusal ihmal ve istismar, boşanma, akran zorbalığı gibi bireyleri, aileleri ya da toplumları derinden etkileyen çok çeşitli olaylar travmatik yaşam olaylarına örnek olarak gösterilebilir.

Aileler İçin

Psikolojik travma ise örseleyici bir yaşam olayı karşısında bireylerin sergiledikleri yoğun stres tepkilerinin bütününü ifade eder. Bu süreçte bireyler, tehdit olarak algıladıkları bir yaşam olayı karşısında yaşamlarının kontrolünü kaybettiklerini ve ortaya çıkan sorunlarla baş etme konusunda yetersiz kaldıklarını düşünebilirler. Bununla birlikte, bulundukları çevrede ve sosyal ilişkilerinde güvensizlik yaşayabilirler. Ayrıca, karşı karşıya kaldıkları çeşitli belirsizliklere bağlı olarak yoğun çaresizlik, kızgınlık, kaygı ve korku hissedebilirler. Başka bir ifadeyle, tehlike ya da risk altında olmak, yaşanan olaya bir anlam verememek, olayın olumsuz etkilerinden nasıl korunacağını bilememek ve olay sonrasında ortaya çıkan farklı zorluklar karşısında belirsizlik yaşamak bireylerde çeşitli travmatik stres tepkilerinin ortaya çıkmasına neden olabilir.

Genel olarak travmatik stres tepkileri, korkutucu ya da zarar verici olaylar karşısında insanların gösterdikleri fiziksel, bilişsel, duygusal ya da davranışsal tepkiler için kullanılır. Aslında, zorlu ya da örseleyici yaşam olayları karşısında çeşitli stres tepkilerinin oluşması beklendik bir durumdur. Dolayısıyla, travmatik bir olay sonrasında oluşan stres tepkileri “anormal bir olaya verilen normal tepkiler” olarak tanımlanır. Bununla birlikte, ortaya çıkan stres tepkilerinin şiddeti ve yoğunluğu kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Dolayısıyla, bir kişinin yoğun stres belirtileri göstermesi onun “zayıf” bir insan olduğu anlamına gelmez ya da bu belirtileri göstermemesi onun duyarsız biri olduğunu kanıtlamaz. Aşağıda travmatik yaşam olayları karşısında bireylerde gözlemlenebilecek ortak travmatik stres tepkileri sunulmaktadır. Kendinizde ya da aile üyelerinde gözlemlediğiniz bu ve benzeri tepkilerde zamanla herhangi bir azalma olmuyorsa ya da bu tepkilerin sıklığı ve şiddeti giderek artıyorsa, psikolojik yardım almak en doğru ve gerçekçi yaklaşım olacaktır.

Zorlu Yaşam Olaylarına Verilen Ortak Stres Tepkileri Bilişsel Tepkiler • Her şeyin kontrolden çıktığını düşünme • Ne olup bittiğini anlayamama • Başkaları tarafından anlaşılmadığını düşünme • Dünyayı anlamsız ve boş görme • Dikkat eksikliği, dikkatin dağınık olması • Karar verme güçlüğü • Aklın karışması • Hatırlama güçlüğü • Organize olamama • İstenmeyen anıları sürekli hatırlama Duygusal Tepkiler • Sürekli tedirgin ya da panik olma • Kendini güvende hissetmeme • Kendini değersiz hissetme • Öfke, gerginlik, sinirlilik, huzursuzluk • Kendine ya da sevdiklerine yönelik çeşitli endişe, korku ve kaygılar • Sürekli üzgün olma • Umutsuzluk, çaresizlik, çökkünlük • Sürekli kendini suçlama, utanç duyma • Aşırı umursamazlık • Kendini katı ve duygusuz hissetme

Zorlu Yaşam Olaylarına Verilen Ortak Stres Tepkileri Fiziksel Tepkiler • Sık sık terleme, titreme ve ürperme • Vücut kaslarının sürekli gergin olması • Baş ve karın ağrısı gibi somatik şikâyetler • Yorgunluk, bitkinlik, tükenmişlik •Uykusuzluk ve uyku sorunları • İştah bozuklukları • Bağışıklık sisteminin bozulması • Sürekli baş dönmesi ve sersemlik hissi • Olayı yeniden yaşıyormuş gibi tepkiler gösterme Davranışsal Tepkiler • İçe kapanma ve aşırı sessiz kalma • Kendini toplumdan uzak tutma • İlişkilerde sürekli çatışma ve tartışma yaşama • Günlük aktivitelerini yapmama • Çok az ya da aşırı yemek yeme • Olayı hatırlatan kişi ve yerlerden kaçma ya da kaçınma • Çok alıngan ya da sinirli davranma • Aşırı tütün kullanma • Alkol ya da madde kullanma 

Örseleyici yaşam olayları karşısında sadece bireyler değil aileler de psikolojik travma yaşayabilir ve çeşitli stres tepkileri gösterebilirler. Travmatik yaşam olayları, aile üyelerinin her zaman güvende olduklarına, korunduklarına, sevildiklerine ve değerli olduklarına dair temel düşünce ve duygularını sarsabilir. Bu durumda aile yaşamında ya da aile içi ilişkilerde bazı sorunlar ortaya çıkabilir. Bu sorunlar aşağıda özetlenmiştir: Ailenin günlük düzeni ve işleyişi bozulabilir. Bazı aile üyeleri rol ve sorumluluklarını yerine getiremeyebilir. Bu durumda aile içindeki görev paylaşımında çeşitli değişiklikler oluşabilir. Özellikle ebeveynlerin yaşadığı psikolojik travmaya bağlı olarak çocuklar yeterli bakım, destek ve korunma alamayabilir. Bu durumda çocukların travmatik stres tepkileri daha da artabilir.

Ailede Psikolojik Sağlamlığı Korumak ve Geliştirmek Travmatik yaşam olayları aile bütünlüğü açısından ciddi bir risk oluşturduğu gibi ailenin çeşitli zorluklar karşısında birlik ve dayanışma göstererek daha güçlü olmasına katkı da sağlayabilir. Bu noktada ailede psikolojik sağlamlığı koruyan ya da geliştiren temel unsurları bilmek oldukça önemlidir. Dolayısıyla, aile üyelerine sağlanacak küçük katkı ve desteklerle her ailede psikolojik sağlamlık geliştirilebilir ve aile üyelerinin gelecekteki olası risklere karşı dirençleri artırılabilir. Aşağıda, zorlu yaşam olayları karşısında ailenizin psikolojik sağlamlığını artırmaya yardımcı olmak için öneriler sunulmaktadır:

Bilimsel, Somut ve Gerçekçi Bilgiler Edinin 1

Travmatik yaşam olayları karşısında çeşitli belirsizlikler ile karşılaşmak olağan bir durumdur. Yaşadığınız olayın tam olarak ne olduğu ve ne gibi sonuçlar doğurabileceği, ailenizi korumak adına ne tür önlemler almanız gerektiği, somut olarak neler yapabileceğiniz ya da destek alabileceğiniz kaynakların neler olduğu konusunda belirsizlik yaşayabilirsiniz. Bu süreçte güvenilir olmayan çok farklı kaynaklardan gelen ve birbiriyle uyuşmayan bilgiler, yaşadığınız belirsizliklerin çoğalmasına ve aile içinde karmaşaya yol açabilir. Dolayısıyla ailenizin yaşayabileceği endişe ve kaygı gereksiz yere artabilir. Zorlu ya da örseleyici bir yaşam olayı içinde stres ve kaygınızı sağlıklı şekilde yönetmenin en iyi yolu öncelikle doğru ve gerçekçi bilgi edinmektir. Bu nedenle yaşadığınız olay ile ilgili olarak yetkili kişi, kurum ve kuruluşlardan gelen doğru bilgilere göre hareket edin. Edindiğiniz bilimsel, somut ve gerçekçi bilgileri mutlaka dikkate alın, uyarı ve önerilere titizlikle uyun. Kaynağı belli olmayan ya da alanında yetkin olmayan kişi ve kurumlar tarafından sunulan bilgilere asla itibar etmeyin.

Medyayı Sağlıklı Kullanın 2

Özellikle doğal afetler (deprem, sel vb.) ya da salgın hastalıklar (COVID-19 pandemisi) gibi toplumu derinden etkileyen örseleyici yaşam olayları karşısında medya ya da sosyal medya üzerinden neler olup bittiğini öğrenmek istemeniz oldukça doğaldır. Ancak, yaşanan travmatik olay ile ilgili haberleri 7/24 aralıksız ve aşırı şekilde takip etmekten, sürekli tekrarlayan görüntüleri ve tartışmaları izlemekten kaçının. Çocukların ve aile üyelerinin medyayı sınırlı düzeyde ve sağlıklı kullanmalarına özen gösterin. Aile olarak, bu süreçte yaşananlara ait görüntü, resim, haber ve tartışmalara gereğinden fazla odaklanmak, sizi ve ailenizi yoğun tehlike ya da tehdit altında hissettirebilir, aile üyelerinin paniğe kapılmasına ve stres tepkilerinizin artmasına neden olabilir. Dolayısıyla gün içinde kendinize belirli zaman aralıkları belirleyin ve yaşanan olay ile ilgili haberleri sadece bu zaman aralıklarında takip edin. Gerçekten önemli bir haberi kaçıracağınız konusunda endişe yaşıyorsanız, güvendiğiniz birkaç kişiden acil bir gelişme olduğunda size haber vermesini isteyin. Yine, çocuklarınızın televizyon, sosyal medya ya da internet üzerinden yaşanan travmatik olay ile ilgili haber ya da tartışmaları sınırlı sürelerde takip etmelerine özen gösterin. 

Edindiğiniz Doğru Bilgileri Aile Üyeleriyle Paylaşın 3

Travmatik yaşam olayları karşısında oluşabilecek çeşitli riskler hakkında bilgi edinmek, bu risklerden korunma yöntemlerini öğrenmek ve uygulamak oldukça önemlidir. Aile üyelerinin de bu öğrenme ve uygulama sürecine katılımını sağlamak, aile içinde kontrol algısının gelişmesine ve yaşanan kaygının azalmasına yardımcı olur. Bu nedenle, aile üyeleriyle bir araya gelmek, onların yaşadıklarını, gözlemlediklerini, duyduklarını ya da öğrendiklerini paylaşmalarına olanak sağlamak büyük önem taşır. Aile üyelerinin yaşanan olayları birbirinden farklı şekillerde algılamaları, değerlendirmeleri ve deneyimlemeleri oldukça olasıdır. Bu durumda, aile üyeleri birbirinden farklı beklentiler içinde olabilir, aile içinde karmaşa oluşabilir, yaşanan stres ve kaygı artabilir. Dolayısıyla, ailenizle sık sık bir araya gelin, edindiğiniz doğru bilgileri onlarla paylaşın. Aynı zamanda aile üyelerinin kendi öğrendiklerini de paylaşmasına yardımcı olun. Zorlu yaşam olayları karşısında tüm aile üyelerinin yaşadıklarını birbiriyle paylaşması sayesinde yanlış anlaşılmalar azalır, öğrenilen doğru ve somut bilgiler zenginleşir, aile içi birliktelik ve güven artar, gerçekçi bir iyimserlik ve umut oluşur.

Edindiğiniz Bilgileri Paylaşırken Aile Üyelerinin Gelişimsel Özelliklerine Dikkat Edin 4

Aile içindeki çocuk, ergen ve diğer yetişkinlerin yaşadıkları olayları anlama, değerlendirme ve ele alma biçimleri farklılık gösterebilir. Bilindiği üzere, çocuk ve ergenlerin bilişsel (zihinsel) gelişimleri hâlâ devam ettiğinden henüz tam anlamıyla olgunlaşmamışlardır. Dolayısıyla çocuk ve ergenler duyduklarından, gördüklerinden ya da yaşadıklarından yetişkin aile üyelerine göre daha fazla etkilenebilirler. Bu nedenle, sahip olduğunuz bilgileri aile üyeleriyle paylaşırken dikkatli davranmalı, çocuklarınızı endişelendirmemeye özen göstermeli ve olayları onların anlayabileceği şekilde basit, somut ve iyimser bir dille anlatmalısınız. Bu süreçte yaşananlarla ilgili ürkütücü olayları, sarsıcı ölüm ve yaralanmaları, gerçek dışı söylentileri ve çocukların bilmesini gerektirmeyen örseleyici konuları onların önünde konuşmamaya ya da tartışmamaya özen gösterin.

Aileniz ile Bilgi Paylaşırken Çocuklarınızın Soru Sormalarına İzin Verin 5

Edindiğiniz bilgileri ailenizle paylaşırken özellikle çocuklarınız merak ettikleri her şeyi sorabilirler. Bu noktada, çocuklarınızın sorularına gerçeğe uygun, somut, içten ve kısa cevaplar vermeye çalışın. Yine, verdiğiniz cevapların çocukların yaşına uygun olduğuna dikkat edin. Çocuğunuzun sorduğu soruların dışına çıkarak çok detaylı cevaplar vermemeye özen gösterin. Yine, çocukların sormadıkları sorular üzerine (gerekmedikçe) açıklama yapmayın. Cevabını bilmediğiniz sorularla karşılaşırsanız paniğe kapılmayın ve bilmiyorum diyerek geçiştirmek yerine bu soruların cevabını en kısa sürede öğrenerek ona açıklayacağınızı söyleyin. Bu sayede hem yeni bir şeyler öğrenmek için fırsat yakalamış olursunuz hem çocuğunuza istediği zaman size soru yöneltebileceğine dair güven verirsiniz ve hem de yeni bilgileri çocuğunuzu ürkütmeden nasıl anlatabileceğinizi düşünmek için zaman kazanırsınız. Diğer yandan, bazı çocuklar pek soru sormaz ya da konuyla ilgilenmezler. Bu tür durumlarda çocuklarınızı soru sormaları için asla zorlamayın, sadece merak ettikleri bir şey olduğunda istedikleri zaman size sorabileceklerini söyleyin.

Aile İçindeki Günlük Aktivitelerin ve Rollerin Sürdürülmesine Özen Gösterin 6

Travmatik yaşam olayları karşısında ailenizin psikolojik sağlamlığını korumanın en etkin yollarından biri de aile içindeki günlük işleyişi mümkün olduğunca devam ettirmektir. Elbette ki içinde bulunulan travmatik yaşam olayına bağlı olarak ailenin işlevselliğinde kısa ya da uzun süreli değişiklikler veya sınırlılıklar meydana gelebilir. Örneğin, doğal afetler sonucunda bir süreliğine eviniz yerine bir çadırda yaşamaya başlayabilirsiniz, salgın hastalık nedeniyle bir süre işe ya da okula gidemeyip evde karantina altında kalabilirsiniz ya da bir ebeveynin hastanede tedavi görmesi nedeniyle aile içi roller aksayabilir, sorumluluklar değişebilir. Bu tür durumlarda, içinde bulunduğunuz yeni koşullara göre ev içinde ya da aile üyelerinin rol ve sorumluluklarında yeni düzenlemeler oluşturabilirsiniz.

Aile İçindeki Herkesin Yaşına Uygun Düzeyde Sorumluluk Almasını Sağlayın 7

Ailenizdeki her bir üyenin sorumluluk almasına ve gönüllü olarak diğerlerine yardım etmesine izin verin. Özellikle “her şey kontrol altında” algısının zarar görmemesi için çocukların bir yetişkin gözetiminde yaşlarına ve gelişimlerine uygun bazı işlerde aileye yardımcı olmaları çok önemlidir. Ancak, çocuğunuzun sağlığını ya da güvenliğini riske atacak işlerde yer almamasına özen gösterin. Unutmayın ki çocuklar, kendi sağlıklarını koruyup başkalarına yardım ederek zorlu yaşam olayları ile daha iyi baş edebilirler. Çocuk ve ergenler, ev içinde bazı işlerde ebeveynlere yardım etmek, zaman zaman kardeşleriyle ilgilenmek, kendi kişisel bakımlarını gerçekleştirmek, ders ve ödevlerine zaman ayırmak, diğer yetişkinlere yardımcı olmak gibi aile içinde çeşitli rol ve sorumluluklar üstlenebilirler. Bu sayede aile içinde aidiyet duygusu pekişir, ilgi ve destek artar, yaşanan sorunların hep birlikte ve yardımlaşmayla aşılabileceğine dair umut gelişir. Bu süreçte, çocuklarınızın dikkatli ve düşünceli davranma, çaba, kararlılık ve fedakârlık gösterme gibi olumlu davranışlarını gördükçe, onları takdir ettiğinizi mutlaka belirtin. Küçük bir şey de olsa aldıkları sorumlulukları başarılı bir şekilde yerine getirdiklerinde ve aileleri tarafından takdir edildiklerinde çocukların başarı duyguları pekişir. Dolayısıyla, öz güvenleri ve öz saygıları artan çocuk ve ergenler, yaşanan zorluklarla daha iyi mücadele ederler. 

Yaşanan Tüm Zorluklara Rağmen Ailenizle Birlikte Vakit Geçirin ve Eğlenceli Şeyler Yapın 8

Çocuklar başta olmak üzere ailenizin psikolojik sağlamlığının korunması için hep birlikte hoşça vakit geçirecek aktiviteler yapmak önemli ve gereklidir. Yaşanan travmatik olaylar sonucunda zaman zaman fiziksel, ekonomik ya da sosyal sınırlılıklar oluşsa da özellikle çocuklarınızla ilgilenmek, onlarla güzel vakit geçirmek, aile üyeleriyle birlikte eğlenceli etkinlikler yapmak psikolojik sağlığınızın korunması açısından oldukça yararlıdır. Çocuklarla birlikte yemek hazırlamak ve yemek, ev içinde hep beraber çeşitli oyunlar oynamak, resim yapmak, şarkı söylemek, zaman zaman eğlenceli masal, fıkra ve öyküler anlatmak, birlikte eğlenceli bir film izlemek ya da sohbet etmek, çocukluk anılarınızı paylaşmak, ailenizin geleneklerine ve kültürüne uygun şekilde kutlama ve eğlenceler düzenlemek gibi çok çeşitli etkinlikler sayesinde aile birlikteliğinizin verdiği sevgi, saygı, güven ve aidiyet duygusunu pekiştirmek oldukça önemlidir. Bu sayede, yaşanan tüm zorluklara ve olumsuzluklara rağmen hayatta mutlu olmanın ve insanca yaşamanın mümkün olabileceğine dair aile içi iyimserlik ve umut gelişir

Aile İçi İletişimi Artırın 9

Travmatik yaşam olayları karşısında ortaya çıkan belirsizlik ya da zorlukların üstesinden gelmeye çalışan aileler, karşılaştıkları problemleri çözmeye çok fazla odaklanarak aile içi iletişimi ve etkileşimi geri plana atabilmektedirler. Özellikle doğal afetler, savaş, göç ya da salgın hastalıklar gibi tüm aileyi ve toplumu etkileyen olaylar sonrasında ebeveynlerin barınma, beslenme, güvenlik, sağlık gibi temel ihtiyaçları karşılamaya öncelik vermesi oldukça normaldir. Bununla birlikte, aile üyelerinin ekonomik ya da fiziksel ihtiyaçları kadar psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarının da mümkün olduğunca karşılanması önemli bir konudur. Özellikle çocuklar, çevrelerinde olup biten her şeyi sürekli gözlemlemekte ve neler olup bittiğini anlamaya çalışmaktadırlar. Bu süreçte çocuklar, her şeyin kontrol altında olduğunu, kendilerinin ve ailelerinin güvende olduğunu, gerektiğinde aile üyelerinin onları koruyacaklarını ya da her koşulda sevildikleri ve değerli olduklarını bilmeye daha çok ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle, aile içi iletişim ve etkileşimi geri planda tutmak ve yaşananlar hakkında konuşmamak çocuklarınızın yanlış bilgi edinmelerine ve yoğun kaygı yaşamalarına neden olabilir. Bu durumda çocuklarınız için yapabileceğiniz en iyi ve anlamlı şeylerden biri, onlarla sürekli iletişim içinde olmaktır. 

Duygulara Odaklanmaya Özen Gösterin 10

Psikolojik sağlamlığı yüksek ailelerin bir diğer önemli özelliği ise aile üyelerinin yaşadıkları olumlu ya da olumsuz duyguları birbirlerine sağlıklı bir şekilde ifade edebilmeleridir. Özellikle yaşanan örseleyici olaylar karşısında aile üyelerinin birbirinden farklı duygular hissetmeleri ya da benzer duyguları farklı düzeylerde hissetmeleri oldukça normaldir. Başka bir deyişle, sizin sakin kaldığınız ya da fazla etkilenmediğiniz bir olay karşısında çocuklarınızın stres, kaygı ve korku yaşamaları oldukça olasıdır. Örneğin, bir ebeveynin ameliyat olmasına ve bir süreliğine hastanede gözetim altında kalmasına yetişkin aile üyeleri sevinirken (ebeveyn yeniden sağlığına kavuştuğu için) küçük çocuklar bu durum karşısında kaygılanabilir ve diğer yetişkinlerin sevinçli olmalarına sinirlenebilir. Yine, bir trafik kazası sonrasında çocuklar, babalarının başına kötü bir şey gelmediği için mutluluk duyarken, kazada bir iş arkadaşını kaybeden baba oldukça üzgün olabilir ve çocuklarına kızabilir. Dolayısıyla, aile üyelerinin yaşadıkları duyguları birbirlerine uygun bir dille açıkça ifade etmeleri yanlış anlaşılmaları önler, empati kurmayı kolaylaştırır. Bu sayede aile üyeleri (kendilerini diğerlerinin yerine koyarak) birbirlerinin nasıl hissettiklerini anlayabilirler. Bu noktada, yaşadığınız olumlu (mutluluk, sevgi, müteşekkir olma) ya da olumsuz (üzüntü, kızgınlık, kırgınlık) duygularınızı uygun bir şekilde ifade etme konusunda aile üyelerine örnek olun. Bu nedenle aile bireyleriyle sohbet ederken onların duygularına odaklanmaya özen gösterin, duygularını ifade etmelerine izin verin ve kendi duygularınızı paylaşın.

DEVAMINI OKUMAK İÇİN

https://orgm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2021_07/16184459_travmatik_kitap_aileler_icin_baskY_12032021.pdf

ziyaret edebilirsiniz.

GENEL HEDEF: PSİKOLOJİK SAĞLAMLIK 

Kas

2023-2024 Eğitim Öğretim yılı veli toplantısını gerçekleştirdik

Kas

OKULUMUZDA 24 KASIM  ÖĞRETMENLER GÜNÜ TÖRENLE KUTLANDI

Kas

önemli bilgilendirme

Ekm

Sabahları zor uyanıyorsanız, gün içinde kendinizi yorgun ve stresli hissediyorsanız nedeni kahvaltı yapmama alışkanlığınız olabilir. Güne doğru besinlerin uygun miktarlarda buluşturulduğu bir kahvaltı sofrası ile başlamak, pek çok hastalığın önüne geçmekle birlikte kilo alımını engelliyor, üstelik stressiz ve gerginlikten uzak bir gün geçirmenizi sağlıyor.

Kahvaltı etmemek enerji ve motivasyonu düşürüyor

Sağlıklı beslenmenin ilk adımı, güne kahvaltı ile başlamaktır. Kahvaltı uzun süren açlık sonrasında düşen kan şekeri seviyesini yükselterek, güne zinde ve enerjik başlamayı sağlar. Kahvaltı ayrıca konsantrasyonu artırırken, sabah şeker düşmesine bağlı yaşanabilecek gerginlik, sinirlilik, uyku hali gibi yaşam kalitesini olumsuz etkileyecek durumların yaşanmasını önler.Özellikle bütün besin gruplarının yer aldığı Türk kahvaltısı, sağlıklı bir yaşam için vazgeçilmezdir.

 

Kendinize sağlıklı besinlerden oluşan bir kahvaltı düzeni oluşturun

Doğru bir beslenme planlaması için kahvaltıda ne yenildiğinin önemi büyüktür. Özellikle öğrenciler ve çalışan kişilerin öncelikle tercihi pratik olması bakımından poğaça, açma, simit gibi yağ ve karbonhidrat içeriği yüksek besinlerdir. Bu tür tercihler sıklaştığında beraberinde kilo alımını, mide rahatsızlıklarını beraberinde getirecektir.

Sabahları patates kızartması ve börek yemeyi sevenler dikkat!

Sağlıklı bir kahvaltının olmazsa olmazları peynir, yumurta ve ekmektir. Ekmek çeşidi olarak çavdar, kepek, tam buğday gibi posa içeriği yüksek ekmekler tercih edilirken, peynirde yağlı ve tuzlu çeşitlerinden kaçınılmalıdır. Tost, peynirli omlet, melemen gibi sağlıklı seçimler kahvaltı sofralarını çeşitlendirmede tercih edilirken, patates kızartması, börekten uzak durulmalıdır. Bunlar gereksiz kalori alımına ve vücut yağlanmasına neden olarak pek çok hastalığa davetiye çıkarabilir. Mevsimine uygun olarak kahvaltıya eklenecek söğüş (domates, salatalık, maydanoz, biber ) içerdiği C vitamini sayesinde demir emilimin artıracağından, sofralarda eksik edilmemelidir.

Çocuklarınızın ekmeğine çikolata yerine tahin pekmez sürün

Özellikle çocukların çok sevdiği çikolatalı ekmekler yerine, pekmez, bal ev yapımı reçeller sağlıklı kahvaltılar için çok daha uygundur. Kış aylarının olmazsa olmazı tahin pekmez de sabah kahvaltıları için hem sağlıklı hem de lezzetli bir seçenektir.

Sabahları aç olmuyorum diyorsanız…

Sağlıklı bir kahvaltıyla güne başlamak, gün içerisinde iştah kontrolü açısından çok faydalıdır. Kahvaltı yapmayan kişilerde iştah öğleden sonra artmaya başlayarak, akşam önüne geçilmez bir hale gelir. Özellikle akşam yemeğinden sonra tatlı ihtiyacı, doymama hissi ve gece yatana kadar bir şeyler yeme isteği artar. Gece artan tüketim sabah kalkıldığında iştahsızlığı beraberinde getireceğinden, kahvaltı ihtiyacını ortadan kaldırır. Sabah aç uyanmıyorum, canım kahvaltı istemiyor, gibi söylemler, gece yemelerinin bir sonucu olarak karşımıza çıkar. Sabah kahvaltı yapmama, gece çok yemek yeme kısır döngüsü uzun sürdüğünde kilo alımı kaçınılmaz olur. Kısır döngüden kurtularak kilo kontrolü sağlamanın en kolay yolu ise güne sağlıklı bir kahvaltıyla başlamaktır.

Sürekli kahvaltılık gevrek tüketmek sizi formda tutmaz

Sağlıklı bir kahvaltının protein içeriği yüksek olmalıdır. İçerisinde şeker ilavesi olan kahvaltı gevrekleri, kısa bir süre sonra açlık hissi ve tatlı ihtiyacını beraberinde getireceğinden çok sık tüketilmemelidir. Zorunlu durumlarda, yulaf, kuru meyve ( 1 porsiyon ), süt veya yoğurt ile hazırlanan karışım tercih edilmelidir. Geç kalıyorum evde kahvaltı yapamıyorum bu sebeple bu karışımı tercih ediyorum diyenler için, evde hazırlayarak yanınıza aldığımız sandviçler sağlıklı bir kahvaltı için çok daha uygun olacaktır.

 

KAYNAK:  DİYETİSYEN EMİNE YÜZBAŞIOĞLU

YEREL VE ÖZEL HEDEF: SAĞLIKLI YAŞAM VE MOTİVASYON

 

Haz

Okulumuzda 09/06/2022 tarihinde TÜBİTAK 4006 Programı kapsamında gerçekleştirilen Bilim Fuarı Projeleri sergisi, resim sergisi, şiir dinletisi ve kermes yapıldı. Bilim Fuarımızın açılışı, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Erbay TAN, Milli eğitim müdürlüğü AR-GE birimi, Sivil toplum örgütlerinin değerli temsilcileri ve çok sayıda misafirimiz tarafından yapıldı. Bilim Fuarında sergisi yapılan projeler büyük beğeni topladı. Projelerin sunumunun ardından misafirlerimize yapılan yemek ikramı ile Bilim Fuarı Programı sona erdi. Bilim Fuarında emeği geçen tüm öğrenci, öğretmen ve idarecilerimize teşekkür ediyoruz.

May

Okulumuzda 14 sınıfın katılımıyla gerçekleşen futbol turnuvasında 10/H Sınıfımız turnuva birincisi, 10/G sınıfımız turnuva ikincisi olmuştur...Düzenlenen Turnuvada görev alan Beden Eğitimi Öğretmenlerimiz Adil ÇOLAKOĞLU ile Ahmet AŞIK öğretmenlerimize teşekkür eder, turnuvaya katılan tüm öğrencilerimizi ve turnuvada birinci ve ikinci olan takımlarımızı tebrik ederiz....

May

Okulumuzda yapılan kariyer günleri çalışmaları Diş hekimleri Ulucan YİĞİT & Ali Can BOLAT  ile devam etti. Öğrencilerimiz ile tanışan ve sohbet eden Diş Hekimlerimiz öğrencilerimize mesleklerini tanıtarak, öğrencilerimizin sorularını yanıtladılar. Diş Hekimlerimize ve programı organize eden rehberlik servisi öğretmenlerimize teşekkür ederiz...

May

Okulumuzda Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenimiz Birgül  ÖZKUL ve öğrencilerimiz tarafından düzenlenen bu güzel etkinlik için teşekkür ederiz... 

Görev Alan Öğrencilerimiz:

ELanur ARI(Bir Yol), Elife YILMAZ(Ben Sana Mecburum, Murat Can YAŞAR(Aysel Gir Başımdan),Eylül Sena ÜNZİR(Sen Sen Sen), Hüsne Gül ASİLTÜRK(Tahir ile Zühre), İlknur ÇOLAK(Yaşamak), Selvinur POÇULU(Sevda Üstüne), Belinay İLYASLAR(Desem ki...), Sıla Nur TOPRAK&Hasan KARAKURUM(Sevi), Elif KÜPE(Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var), Hatice YILMAZ&Aysel AYYILDIZ(Herşey Sende Gizli), Tunahan BAKAR(Sevmek Ne Uzun Kelime), Yunus Emre KOÇ( Vur da Git)

May

Okulumuzda 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı büyük coşkuyla kutlandı. Emeği geçen tüm öğretmen ve öğrencilerimize teşekkür ederiz...

May

11/F Sınıfı öğrencimiz Sultan Karabaş, "Yeşil Doğa Yeşil Çevre Karbonsuz Dünya" slogan yarışmasında il üçüncüsü olmuştur. İl Milli Eğitim Müdürlüğünce düzenlenen ödül töreninde, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcımız Sayın Mulla KATIK tarafından ödüllendirilen öğrencimizi ve öğrencimize rehberlik eden Emrah DERTLİ ve Yıldıray SOYDEMİR öğretmenlerimizi tebrik eder, başarılarının devamnı dileriz...

May

Teknoloji ve internetin bilinçli olmayan, kontrolsüz bir şekilde kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan, davranışsal bağımlılıklar olan, oyun oynama bozukluğu, sosyal medyanın ve akıllı telefonun aşırı kullanımı gibi bağımlılık yapıcı alt davranışlarla kendini gösteren bağımlılık türü teknoloji bağımlılığı olarak tanımlanır. Bu kapsamda okulumuz konferans salonunda 17/05/2022 Tarihinde Öğrencilerimize ve öğrenci velilerimize  YEŞİLAY tarafından bir bilgilndirme semineri yapıldı. Tüm katılımcılara okulumuz adına teşekkür ederiz...